Henüz 11 yaşında hayatının baharında ilk okulu henüz bitirmiş
Zeki, hırslı, çalışkan bir çocuk. O yıllarda okumak insan hayatında pek lüks sayılmamaktadır.
Birde maddi imkânsızlıklardan bakarsak,
Okuyup belki insanlığa faydalı olması gereken bir çağda, birde
hayata kalma mücadelesi insan için gerekli bir olgu iken,
ağabeyi ŞEHİR’DE çalışıyordu, küçük kardeş içinde şehirde çalışması aile meclisi tarafından uygun görülmektedir.
Büyük şehirden köyüne
gezmeye gelen ağabey der ki ben küçük kardeşimi de şehre
götüreceğim der. Aile arasında karar kılınır ve küçük kardeşe şehir
yolu görünür. Ertesi sabah ANNE küçük kardeş için bir çuvala bir
yorgan sıkıştırır verir. O yıllarda ulaşım zor koşullarda yapılmaktadır.
Yağmurlu NİSAN ayında şehre gitmek için ağabey ve küçük kardeş
köyün dışında stabilize yolda araba beklemektedir. Tabı ki ANNE
tavrı iki yavrusunu yolcu edecektir ve anne küçük oğlunu yanına
çağırır, ona verecek nasihati vardır elbet; derki yavrum bak şehre
gidiyorsun çok dikkatli ol, yolda karşıdan karşıya geçerken arabalar
zarar verebilir, sakın koşma der ve Anne’nin ikinci nasihati aman
sakın oğlum dürüst ol der. Küçük kardeş annenin bu iki altın değerindeki sözcüğü kulağında küpe gibi saklar. Ve yolda bekleyen
kardeşler gelen bir kamyona el uzatıp durdururlar. Şoför derki
biz şehre gidiyoruz büyük ağabey derki bizde şehre gidiyoruz bizi de
alır mısınız? Şoför derki arabada üste gelirseniz tabi ki ama hava da
yağmurlu ıslanırsınız der. Büyük ağabey derki olsun yorganımız var,
onunla korunuruz der. Kamyona biner yola koyulurlar küçük
kardeşin yüzündeki hüzün ağabeyi de üzmüştür. Hayatında ilk kez şehre
Gidecek olan küçük kardeş çok heyecanlı içi içine sığmıyordu
ve Ankara yakın GÖLBAŞI ilçesine yaklaşırlar. Küçük kardeş ağabey
ağabey bak deniz görünüyor der. Büyük ağabey gülümser o deniz
değil göl der. Küçük kardeş hayatında göl bile görmüş değil, Ankara’ya
gelinir. HERGELEN meydanı diye bildiğimiz bit pazarında küçük
kardeşe üst baş alan ağabey GENÇLİK parkına kardeşini eğlenmeye
götürür. ŞİŞMAN dondurmacıdan dondurma alırlar. Luna parkta salıncaktan uçan terziye, dönme dolaptan, çarpışan otolara binerler,
çok güzel bir gün geçiren küçük kardeş için artık hayata merhaba deme zamanı gelmiştir bile. Ağabey kardeşi için iş arar. ULUS civarında bir TÜCCAR terziye giderler. Terzi ile konuşulduktan sonra
küçük kardeş işe başlar. Terzilere özgü olan terzi yüzüğünü takar
parmağına, ağabey derki; terziye ben akşam gelip kardeşimi alacam
diye, bide çok gariptir terziye kardeşimin eti senin kemiği benim der, bundan çok içerlenen küçük kardeş bu söze sıkılır ve yüzüğü
parmağından çıkartıp orda çıkar ve başka meslek alanlarında iş bulur.
İnişli çıkışlı bir zor sınav verir hayat okulunda
not gerçek yaşanmış bir hikaye
Hasan Kağıtcı
|